A-Mekke Site Devleti (Şirkçi Devlet):
Peygamber efendimizin içine doğduğu ve Yesrib’e yani Medine’ye Hicret edene dek içlerinde yaşadığı Mekke Şehri halkı, öyle başıboş bir kalabalıklar topluluğundan ibaret değildi.
Orada bir site devleti vardı. Peygamber Efendimizin ailesi orada hatırı sayılan saygın bir aile olmasına karşın, sanıldığı gibi Mekke Site Devleti’nin yönetimi onlarda yani Kureyş Kabilesinde değildi. Ancak Kureyş kabilesinden bazıları konu devletin bazı önemli mevkilerinde zaman zaman görev almışlardır. Örneğin: Peygamber Efendimizin baba taraf dedeleri, Abdülmuttalip Kabe’nin sorumluluğunu yürütmüştü. Esasen yürüttüğü bu sorumluğunu ya da işin şimdiki Turizm Bakanlığı gibi bir iş ya da görev olduğunu belirtmek isterim. Konu Site Devleti’nin kendi şartları içinde devlet erkini kullanan organları ise elbette vardı. Elbette kendi değerleri de...
Dinleri, dilleri, daha çok ticarete ve turizme özellikle de zamanın hac konusuna dayalı canlı bir ekonomik, sosyal faaliyet alanları vardı. Toplum ve devlet bütünlüğünü her yönden sağlamış durumdaydılar. Pek karmaşa da yaşanmıyordu. İşler kendi cephelerinden, düzen içinde gidiyordu. Hasılı oturmuş bir toplum ve devlet düzenleri vardı. Yöneticileri de devlet yönetme hususunda oldukça yetenekliydi. Onların işbu yeteneklerini daha sonra gelişen olaylar zaten kanıtlamıştır.
Mekke Site Devleti’ kısaca değindiğimiz bu yapısı, Peygamber Efendimize Kuran’ın Cenabı Allah tarafından inzal edilmeye yani indirilmeye başlanana dek sürmüştür. Ta ki, o zaman huzurları kaçmış, düzenleri bozulmaya yüz tutmuştur.
Haklı, ya da haksız orası bir başka konu ama tabii olarak kendi düzenlerini savunma ve koruma ihtiyacında olmuşlardır. Çünkü inzal olunan Kuran onların devlet düzenlerine ve dinlerine uygun düşmüyordu.
Gerçi onlar Allah’ı tanıyorlar ve O’na inanıyorlardı. Bazılarının sandığı gibi putperest falan da değillerdi. Sadece onlar şirkin yani Allah’a ortak ve aracı kimseler edinmek, koymak, sokmak, sokuşturmak suretiyle oluşturmuş oldukları bir şirk türüne bulaştırmışlardı temiz dinlerini. Çünkü dinlerinin aslı temizdi; İbrahim ve oğlu İsmail peygamberlerin tebliğini yaptığı dine dayanıyordu. Dolayısıyla İslam olduklarını iddia ediyor, Allah’ı tanıdıklarını belirtiyorlardı. Şirke bulandıklarını kabul etmiyorlardı. Bu nedenle onlar Kabe içinde, evlerinde ya da başka yerlerde bulundurdukları putlara, ya da heykel ve heykelciklere tapmadıklarını, hatta onların put olmayıp toplumlarının geçmişindeki yararlık gösteren önemli kişileri temsil ve sembolize ettiğini, bu kişilerin gerek kendilerinin gerekse takip ettikleri yolları takip etmenin kendilerini Allah’a daha bir yaklaştırıp yakınlaştıracağını” söylüyor ve inanıyorlardı. Kuran ise şirkin her türüne karşı çıktığı gibi, işte bu şirke de şiddetle karşı çıkıyordu.
Burada hemen, Mekke Site Devletinin Şirk Dinine karşı Peygamber Efendimiz tarafından dikilen, aynı şekilde günümüz Türkiye’sindeki şirk oluşumlarına karşı dikilmesi gereken Kuran’a işaret etmek isterim!
Buradan da Türkiye’mizde yapılan putlaştırmalara bir atıf yapmak isterim. Bu konuda şu kadarını söyleyeyim ki, ülkemizdeki putlaştırma hem çok muhtelif, hem de; ülkemiz insanının dinli-dinsiz, sağcı-solcu, ilerici-gerici, irticacı-çağdaş vb. tüm kesimlerinin hepsi içinde kendisine yer bulmaktadır ! Bu yer buluş ülkemizi, bir şirkler deryasına, oradan da “çıkar dinine” doğru sürüklemektedir. Buradan hareketle, hem burayla bağlantılı, hem de sonuç olarak; Mekke Site Devleti hakkında nihayet, onların “Yesrib’e” oranla daha homojen, oturmuş bir toplum ve devlet düzenleri bulunuyor fakat bu homojenliğin şirke dayalı bir çıkar düzeni oluğunu söylemek yerinde olacaktır.
Mekke Site Devleti’nin yönetimi, sanılanın aksine; Ümeyye Oğulları’nın elinde bulunuyordu. Devletin başkanı da Nihayet Ebu Süfyan adındaki zat idi.Bu hususta dikkat çektiğim ve çekmekte olduğum konular çok önemli olup, asla hatırdan çıkarılmamalıdır.
Mekke Müslümanlarca fethedildiği gün, Mushafı, (Kuran’ın kitaplaştırılmış hali) ilk kez öperek başına koyma adetini çıkaran, böylece dinde simgeleştirme ve kullanma yolunu açan, İkrime’nin babası Ebu süfyan.!
İkrime’nin oğlu, Sıffın Savaşı’nda kendi askerlerine Hz. Ali’ye karşı Mushaf sayfalarını mızraklarının ucuna taktırmak suretiyle dini siyasete alet eden, böylece kaybettiği savaşı hile ile kazanarak Peygamber Efendi’miz tarafından kurulan “Medeni Devlet’i” 30 yıl sonra ele geçirererek yıkan, yerine Emevi İmparatorluğu’nu kuran Muaviye’nin dedesi, Ebu Süfyan!
Uhut Savaşı’nda savaş süresince sırf Hz. Hamza’yı takip ettirmek suretiyle şehit ettiren ve ciğerlerini çıkartarak dişleyen, çiğneyen Hind’in kocası, Ebu Süfyan…!
Güncel sorunlarımızın daha iyi anlaşılabilmesi bakımından buraya hemen bir not düşmek isterim ki; tarihin kaydettiği en gelenekçi ve dinci devletlerinin başında gelenlerin birisi, işte bu “Şirkçi Devlet’tir.” Yoksa Peygamber Efendi’mizin kurduğu “Medeni Devlet” değil…!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder