15 Aralık 2010 Çarşamba

B- Devlet Nikahını Eleştirenler

          B- Nikah Konusundaki Devlet Erkinin
               Uygulamasına Dönük Eleştirilerin Eleştirisi:

Ama sizler: “Madem ki durum bundan ibarettir. O halde devlet; erkeğin aynı zamanda yapmış olduğu, ikinci, üçüncü, hatta dördüncü nikahları da yazsın, Şerh etsin.” diyorsanız o konu daha başka bir tartışmanın, yani siyasetin konusudur. Bu konudaki tartışmayı, bu kitabın dar çerçevesi içinde ve elimizden geldiğince ileride, Kuran açısından bir devletin nikahı sınırlayıp sınırlayamayacağını, sınırlayabiliyorsa bu sınırlamaya o toplumda, yani o devlette yaşayan Müslümanların uymak zorunda olup olamayacakları hususunu konu edinen bölümde yapacağız. Lakin burada şu kadarını söylemek isterim ki, Allah göstermesin, günlerden bir gün gelir, toplumda kadın erkek dengesi, aşırı şekilde erkeklerin azalması yönünde bozulur, bu durum ise bazı sosyal sorunlara neden olur…
Diyelim ki bu durumda devletimiz o gün tutar, erkeklerin birden fazla hanımla evlenmesine izin veren bir yasa yapar. İşte o zaman sizin dediğiniz gibi bir erkeğin çoklu evliliğine dinsel açıdan da kapı açılmış olur. Yoksa bu günün Türkiye’sinde bir erkeğin birden çok hanımla evlenebilmesine dinsel açıdan da olanak yoktur!

*  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *
Şimdi siz çıkıp diyorsunuz ki: “Bu devlet, birlikte yaşayıp da resmen zina yapanlara bir şey demiyor, ama dini nikah (?) yaptıranları hapse atıyor(?)
Evvela şunu açıklayalım ki bilinsin. Dinin kullandığı  zina  kavramıyla yasalarımızın kullandığı “zina” kavramları birbirinden ayrı şeylerdir.
Yasalarımızdaki zina: Kısaca söylemek gerekirse, evli olan eşlerden herhangi birinin diğerini, bir başkasıyla cinsel münasebete  girmek suretiyle aldatması halidir. Yani evlilik müessesinin derinden zedelenmesi hadisesidir. Eşlerin birbirlerini aldatmasıdır. Bu durumda ve bu anlamda evli olmayanlar zina fiilini işleyemezler. Çünkü eşleri yoktur.
Dinimizdeki Zina İse: Kadın olsun erkek olsun her hangi birisinin karşı cinse şehvetle bakmasından tutunda evlilik dışı her tür cinsel ilişkidir.
Bizler bu kadarcık bir ayrımı dahi bilemediğimiz veya hep bahsede geldiğim gibi, kavramları kargaşaya soktuğumuz için, Yeni Türk Ceza Kanunu yasalaştırılırken bu konu üzerine bir bardak bile olmayan suda nice fırtınalar kopardığımızı hatırlayalım….! 
Bizim kavram ve kelimeler üzerindeki yarattığımız karmaşa, öyle birkaç kelime ve kavramla falan sınırlı değildir. Gerek sayıları gerekse içerik ve önemleri toplumumuzu  çürütmeye yetecek nitelik ve çokluktadır.
Buyurun işte; bu zina konusu üzerinde bir zamanlar tüm toplum olarak yürüttüğümüz tartışma bizlerin sorun çözme yöntemimize, güzel bir örnek olmuş olsun!
Artık devletin güya “dini nikah” dediğiniz ve devletin haksız yere cezalandırdığını iddia ettiğiniz hususun tartışmasına girişelim:
Bir kere yukarıdan beri yapılan izahlardan, yazdırılmayan nikahın, dinimize de uygun, dinimizin farzlarıyla uyumlu bir nikah olamayacağı, dolayısıyla imamı çağırıp bir nikah yaptırmanın, “benim dini nikahım var” demek anlamına gelemeyeceği, nikahın tekliği, yani dinisi veya resmisi değil, yalın bir biçimde, sadece ve sadece bir tek meşru nikah olduğu, bu hususta ise; “nikah’ın var, ya da yok.” hükmünde olmuş olabileceği gerçeği iyice anlaşılmış oldu. Eh, durum bu ise o zaman gel senin şu “imam nikahı” ile “birlikte karı koca hayatı yaşayanların” konumunu bir arada  ve birlikte ele alalım. Yukarıda açıklanan, dinsel anlamdaki “zinanın” gerek dinsel, gerekse toplumsal boyutlardaki vebali elbette çok ağırdır. Toplumu dejenere eder, bozar. Aileleri yıkar, dağıtır. İnsan onurunu rencide eder. Büyük bir günahtır! Kendisini Müslüman olarak tanımlayanlar bundan elbette kaçınmalıdırlar. Yapanların da Allah’a  tövbe edip, bir daha tekrarlamamak kararlılığıyla yine O’na sığınmaktan başka çareleri yoktur. Allah korusun….! Eğer Allah tarafından affa uğratılmazlarsa, büyük ihtimalle hem burada, hem de özellikle ahrette mutlaka büyük bir ceza ile karşılaşacakları kesindir. Ancak; tövbe halinde Allah’tan umulan elbette aftır.
Yalnız burada dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Bu kişiler yaptıkları dinsel anlamdaki zinanın büyük bir günah olduğunu bilip kabullenmeleri kaydıyla dinin içindedirler.! Dinden çıkmış sayılamazlar..! Sadece büyük bir vebal üstlenmiş günahkardırlar. İşin dinsel boyutu kısaca böyledir.
Nitekim laik olan devletimiz bu konuyu kişilerin dini hayatlarına, özel ahlak algılamalarına  terk etmiş olmakla birlikte tamamen başıboş bırakmış da değildir.
Taciz, tesaddi, laf atma, röntgenleme vs. topluma kötü örneklik teşkil eden fuhuş, fuhşiyat ve tecavüzü yasaklamış durumdadır. Doğrusu da budur.
Ha keza; sırf evli olanlarca işlenebilen, yasal anlamdaki zinayı ise sadece boşanma ve tazminat nedeni sayması da böyledir.
Bu durum bir hoşgörü falan da değildir. Ayrıca Kuran ile uyumlu bir düzenlemedir. İleride ele alacağımız darp içerikli ayet de bu konuya dairdir. Yani iffetsiz hareketlerin engellenememesi Kuran’a göre boşanma nedenidir.
Yine yasalarımızdaki bu düzenleme Kuran’la uyumlu olmakla birlikte, laik devlet aslında böyle bir uyumu aramaz. O sadece toplumunun ihtiyaçlarını nazara alır. Ancak Müslüman bir toplumun ortaya çıkacak ihtiyaçlarında, Müslümanlığın yansımalarının olacağı yadsınamaz. Yani; bir toplumun ihtiyaçlarının ortaya çıkışına, o toplumun yaşam biçimi, yani dini şekil verir.
Burada; ha Mehmet Ali, ha Ali Mehmet durumu söz konusu gibidir. Yine ileride bu konuyu da “Gurbetteki Vekil  adlı kitabımızda “anlaşılamayan laiklik” kavramı içinde mümkün olduğunca açmaya ve irdelemeye çalışacağız. Biz şimdilik sadece; “Ülkemizde bu konuda yaşananlar tam bir kavram karmaşasıdır ve kördöğüşüdür.” diyeceğiz!
Burada unutulmaması gereken bir husus daha var. O da; toplumun ferdi cezalandırma hakkı o ferdin aynı  toplum düzenini bozmasından kaynak alır.

*  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *
Gelelim nikahlarını yazdırmadan, güya “dini nikah” kıydıranlar ile nikahlarını şerh ettirdikten sonra  konu “dini nikah” yaptıranların durumuna:
Önce Nikahlarını şerh ettirmek suretiyle yaptırdıktan sonra, ilave olarak bir de imam çağırmak suretiyle, “dini nikah” yaptıranların durumunu ele alalım:
Bunların yaptığı işte esasen hiçbir sakınca ve sıkıntı yoktur. Kendileri için bir hayır dua devşirmelerinde, bir kusur  ve sakınca olmaz. Belki iyi de olur. Orasını ben pek bilemiyorum. Hatta  bu konu kitabımızın dışında bir konudur. Üstelik bu anlamda toplumumuzda bir sorun ve tartışma da yaşanmamaktadır. 
Yapmış oldukları nikahının yazdırılması da dahil olacak şekilde, yani devletimizin yasalarıyla uyguladığı biçim üzere nikah yaptırmış olan Müslümanların, ayrıca bir de imam çağırıp yeniden nikah yaptırmamalarında nikahlarının sıhhati açısından dini bir sakınca olup olmadığı sorusuna cevap vermek gerekirse:
Cevabımız; “Hayır! Bir sakınca yoktur.” olacaktır. Yani onlar bir imam çağırıp hayır dua devşirmemiş olsalar da, olmasalar da nikahlarına bir zarar gelmez. Şu durumda böyle bir yol izleyip izlememeleri kendi bilecekleri bir iştir. Yapsalar da olur; yapmasalar da…! Yukarıda değindiğim gibi zaten nikah memuru olsun, davetliler olsun taraflar hakkında da bir kısım hayır dualar etmektedir. Bu dualarla yetinip yetinmemek elbette evlenen tarafların kendi bilecekleri bir iştir. Şimdi ise gelelim asıl meseleye:
Şu nikahlarının şerhini yaptırmadan, bir imam çağırarak güya: “dini nikah / İmam nikahı” yaptıranların durumuna bir bakalım. Bunu da iki açıdan ele alalım:
İlk göz atış; yukarıda da zikrettiğim ve kendilerinin devletten olan yakınmaları cümlesinden olsun  Yani bizzat kendilerinin: “Bizler cezalandırılıyoruz, ama nikahsız yaşayanlar cezalandırılmıyor.” dedikleri cepheden....
Nikahsız “karı-koca  hayatı yaşanların” durumu yukarıda hem devlet hem de dinimiz açısından, kısa da olsa yeterince açıklandığına göre, işin bu boyutuna artık girmeyeceğim. Ben bu hususta kısaca ve sadece, tescilsiz imam nikahı yaptıranları devletin cezalandırması konusunu işleyeceğim:
Aslında bu konuda devlet, kamusal görevini tam olarak yapmamaktadır. Eğer yapıyor olsa size asla yaşama imkanı bırakmıyor olmalıdır. Sizlere fakir fukaranın ve devlet hazinesinin parasını yedirmemelidir. Onu bunu kandırıp soymanıza göz yummamalıdır. Dost tutup, güya ona bir “imam nikahı” yapmak suretiyle kendi eşi ve ailesini rencide eden erkeklerle onun partneri konumundaki kadınların bu yaptıklarına çanaklık etmemelidir. Taviz ve pirim vermemelidir. Bu yoldan toplumu dejenere etmenize göz yummamalıdır. Bu tavizi size toplum da vermemelidir. Miras hukukunu sayenizde hallaç pamuğuna çevirmenize kimse müsamaha göstermemelidir. Ayrıca yaptığınız bu eylem, devletin temel niteliklerinden olan; “laiklik” ilkesiyle de temelden çakışmakta ve onunla savaşmaktadır. Devlet bu anlamda da size müsamaha göstermeyip, haddinizi bildirmek durumundadır. Böylece kendi toplumsal düzenin korumalıdır…! Ey..! Müslüman kardeşim bil ki:
Senin kitabın olan Kuran-ı Kerim, laiklik ile falan çatışmamaktadır; savaşmamaktadır. Bil ki, bu türden bir nikahı da kesinlikle onaylamamaktadır. Devlet eğer görevini daha doğru yapacaksa sizlere daha ağır cezalar vermek durumundadır…! Sizi daha iyi takibe almak zorundadır.
 Sizlerin, “Nikahsız yaşayanlara devletin karışmadığı ama “imam nikahı” yapanları cezalandırdığı…” şeklindeki eleştirinizin aksine olarak bence devlet görevini yapmamaktadır. Çünkü; yukarıda hakkınızda yaptığım yakınmalarımı yeni bir çok yakınma eklemek elbette mümkündür. Siz hiç şikayetçi olmayınız. Yakınmalarınızı da bir kenara bırakınız…! Yeriniz şimdilik rahat. Yaptıklarınızı rahatça yapınız ve yiyiniz haramları.!
Ama şunu da iyi bilin ki; maksadım asla sizleri kınamak değildir. Lütfen durumunuzu bir kez daha ve iyiden iyiye gözden geçiriniz. Çünkü ilerisini Allah daha iyi bilir ancak, Allah hepimizi korusun; ahrette ağır bir cezaya muhatap kalmanız olası görülüyor.
Çünkü buradan bakınca, Allah’ı ve dini çıkarınıza alet ediyor, böylece de imanınızı tehlikeye atıyor görünüyorsunuz.! Hatanızın en azı, işlediğiniz günahı bilmeyerek tövbe kapısından girme şansını kaçırıyorsunuz. Nikahınızın yok hükmünde olduğunu bilirseniz, en hafif haliniz, nikahsız karı-koca hayatı yaşayanların hali gibi olur. Yoksa durumunuz dinsel açıdan oldukça tehlikeli durumdadır. Yani imanlarınız tehlikededir! Lütfen işin bilincine varın! İyice bir düşünün! Bu konudaki değerlendirme ve gözden geçirme işini özellikle henüz böyle bir batağa saplanmamış olanlar öncelikle yapsınlar ki, yarınları kararmasın!
Şimdi durumunuzu biraz da dinsel yani dinimiz ve Kuran açısından ele almaya çalışalım:
Durumunuza yukarıdaki açıklamalarım çerçevesinde bakıldığında bu alandaki halinizin daha vahim olduğu açıkça görülebilir.
Devletin sizleri görmezden gelerek idare ettiğine fazla aldanmayın.! Sizler asıl cezayı Allah’tan göreceksiniz.! Bu hususu aklınızdan çıkarmayın.!
Kendinizle mukayese ederek durumlarını beğenmediğiniz nikahsız olarak karı-koca hayatı yaşayanların dinimiz açısından durumu yukarıda izah edilmişti. Onların sorunu bir günahlık sorunuydu. Üstelik onların günahtan dönme şansları sizlerden daha yüksekti.
Halbuki sizler hem durumunuzu düşünmekten gafil, dolayısıyla hem de günahtan dönme şansınız zayıf görünüyor. Üstelik de sorununuz inançsal bir sorundur ve daha ağırdır! Nasıl mı?
Sizler böyle yapmakla; evvela benim temiz dinimi suiistimal ediyorsunuz. Kendi çıkarınız yönünde kullanıyorsunuz. Yaptığınız şey hiç nikah yapmayıp karıkoca hayatı yaşayanların durumuyla aynı olduğu halde, “Allah’ın yanında biz nikahlıyız.” diye bir de Allah’ı yaptığınız işe ortak ediyorsunuz! Yaptığınız yanlışa Allah’ı şahit tutuyorsunuz. O’nu kullanmaya kalkışıyorsunuz. Yaptığınız işe bizzat Allah’ı alet ediyorsunuz. Yukarıda ele aldığım, Bakara suresi 282. ayet hükmünü çıkarınıza göre tevile, yani çarpıtmaya çalıştığınız yetmiyor gibi, bir de  inkar ediyorsunuz. Yaptığınız bu eylemlere yani Kuran’ın çarpıtılmasına bizzat Kuran’ın kendisinin şiddetle karşıdır…! Bunu iyi biliniz! Bu durum sizi böylesine ağır bir inkara ve küfre sürükleyebilecek mahiyettedir. Sanırım bu durumun hesabını Allah soracaktır. Özellikle de böyle bir nikahın varlığına, olurluğuna, hatta gerekliliğine olur ve yön veren din bilimcilerinden soracaktır.! Lütfen bunlara iyi dikkat ediniz.! Beni de hoş görünüz.! Çünkü kimseyi kınayıp yargılamadığım gibi, görüşlerimin “illâ ki, kesin doğrular olduğu” iddiasında da değilim.
Ey beni, “Kuran’ın bir harfini inkar eden kafir olur.” diye ihtar eden Sakallı Hacı! Lütfen sen de dikkat et! Çünkü asıl inkar burada görünüyor.! Allah’ın, “nikahları imama yaptıracaksınız. Üstelik de tescilsiz yaptıracaksınız.” diye bir hükmü yok! Bunu nereden uydurup da dine mal ediyorsunuz?
Tamam. Bildik, hay hay…!
Kuran’ın bir harfini inkar eden elbet kafir olur.?
Peki hem kocaman kocaman ayetleri, açık seçik hükümleri inkar edip, üstüne üstlük dinde olmayan hükümleri dine eklemek ne olur?
Nenin nesi olur.!? Bu durumda olanlar lütfen hepiniz durumunuzu yeniden gözden geçiriniz. Sizler adına yanılmış olmayı tercih ediyorum; bunu biliniz.! Allah her konuda hepimizin yardımcısı olsun! Daha açık yazalım:
Kuran’ın bizzat kendisi, kendisinin tevilini yani çarpıtılmasını asla istemez. Böylesi bir olaya şiddetle karşı çıkar. Ayrıca bizzat kendi üzerinden oluşacak geleneklere ve gelenekselleşmeye de karşı çıkar. O, kendisini her daima yalın, açık ve diri olarak ortaya koymak ister! İster ki; her çağa hitap edebilsin. Çünkü O örtülmez!  Anıp geldiğim üzere, bir kısım şartla, şurtla, örf ve gelenekle bulandırılmaya çalışılsa da bu iş başarılamaz. O’nun koruyucusu Allah’tır! Durum bu olunca O her çağa hitap edebilecek güçtedir! 
Ayrıca sizler tevile devam edin, hiç fark etmez..! Sadece kendiniz kaybedersiniz..! Allah O’nu arzu ettiği diğer halifeleri, yani kulları eliyle yüceltmeyi elbet bilir!  Herkes kendi durumuna baksın!
Bir de, tekrar tekrar aralara girip yazıyorum ki: Kuran anlaşılmak için okunmalıdır. Bizler Türk’üz. Arap olmaya ve Araplaşmaya mecbur değiliz. Böyle bir şey sanmak başta Kuran’ın kendi temel çizgisine aykırıdır. Canlı cansız tüm yaratılmışların dilini bilen Allah, elbet bizim dilimizi de bilir. Bu yüzden bizler Kuranı anlamak adına bol bol meal ve tefsir okumalıyız.
Dikkat ediniz. Yukarıda da kısaca değindiğimiz gibi, yürüdüğünüz bu yol, küfrün ve şirkin kapısıdır. Allah korusun dinin dışına itilirsiniz de haberiniz bile olmaz! O zaman ise Allah korusun; cezanız çetin olur.
O, “Nikahsız karı-koca hayatı yaşıyor” dediğiniz kimseler ola ki, Allah’ın affına mahzar olur ama sizler olamayabilirsiniz. Lütfen durumunuzu asıl bu noktadan gözden geçiriniz. Hiç olmazsa durumun bu olduğunu biliniz de tövbe yoluna gidiniz. Tabii ki takdir sizlere aittir. Biz sizlerin şahsınızı ve değerlerinizi asla kınıyor değiliz. Sadece karşı düşüncedeyiz. Sizleri iyi niyetle uyarıyoruz. Elbet sizlerin de bizleri uyarma hak ve göreviniz vardır.
Yine dönecek olursak: Biliniz ki yaptığınız şey, dinimize uygun bir nikah olmadığı açıktır. Ne yasal, ne de dinsel anlamda ortada bir nikah yoktur. Benimki bir uyarıdır; kendi görüşümdür. Kendi yorumumdur. Daha iyisini elbet kendiniz bilirsiniz. Ama yazdıklarımı lütfen sadece düşünüp bir değerlendirmeye alınız! İşin daha doğrusunu ise elbet Allah bilir.!
Özellikle güya “aynı anda ikinci evliliği”,  güya  imam nikahı” ile yapanlar, yaptım sananlar ve “Bizler Allah yanında nikahlıyız ve bu durumda herhangi bir kusur ile sorumluğumuz yoktur. Zina falan da yapmıyoruz.” diyenler, sizler devletin, sizin “güya ikinci evliliğinizi” tescil etmediği, yani yazmadığı gerekçesinin arkasına saklanmaya kalkmayın. Çünkü orası sizleri gizlemez. Nasıl olup da gizleyemediğini biraz sonra ki konumuz içinde izah edeceğiz.  Ama öncelikle;

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder