15 Aralık 2010 Çarşamba

D/a- Örgütlenme Üzerine


ÖRGÜTLENME ÜZERİNE:

Not: Bu yazı; http://www.torbali.gen.tr/index.php/GENEL/4637-RGTLENME-ZERNE.html adresinde de yayınlanmıştır.

Değerli Kardeşlerim;
Bugün sizlere, örgütlenme üzerine çarpıcı bazı açıklamalarda bulunacağım.
Bulanacağım ki, konunun üzerinde dikkatlice duralım ve düşünelim! Devamla da konunun çözümü hakkında kafa yoralım!
Sizler de biliyorsunuz ki; halk katmanlarını köleleştirmiş olan küresel sömürü düzeni = kapitalizm = israilyatın sahipleri, azınlıktaki bir kısım insan toplumlarından ibarettirler. Ancak kesinlikle örgütlüdürler. Üstelik; milletlere dirlik sağlama organizasyonu anlamında kullandığımız devlet örgütlenmelerinden bile güçlü bir örgütlenme içindedirler. Ve işlerini, dipten tepeye işte bu örgüt hiyerarşisi içerisinde götürmektedirler. Bu götürüşte her türlü yol ve yöntemi de kullanmaktadırlar
Yukarıda dikkatinizi çekmiştir ki, biz bu kapitalist sömürü düzenini israiliyat kavramı ile eşleştirip, eşitleştirdik. Çünkü ortadaki gerçek olgu aslında budur; böyledir yani!
Kaldı ki; bu İsrailiyat kavramı esasen Kuran-i bir kavramdır. Lakin anlamı, çoğumuz tarafından yanlış bilinmektedir. Bu kavramın karşılığı; İsrail Irkı, Yahudilik Dini falan sanılmaktadır. Oysa anılan kavramın karşılığı böyle, yani bildiğimiz yahut bize anlatıldığı gibi değildir.
Bildiğimizin tam aksine olarak, kendisiyle eşitlemiş olduğumuz, halkları sömürü düzeni ile o düzenin adamlarını tanımlayan Kuran-sal bir ad bir kavramdır israiliyat.
Yani Kuran’da zikredilen İsrailiyat, kesinlikle bir ırkın yada dinin adı değildir. Yaşanan ve yaşamakta olan sömürü düzeni ile bu düzenin yürütücüsü vasfındaki adamların Kuran-sal ifadesidir İsrailiyat kavramı!
Kuranın bu kavramı kullanışı boşuna değildir. Dikkat edilirse görülecektir ki; bu kavramla eşitlediğimiz kapitalist, küresel sömürü düzenin adamlarının ana çoğunluğunu esasen; İsrail Irkı’ndan yahut Yahudi Dini’nden çıkma adamlar oluşturmaktadır. Diğer ikincil sıradaki ana grubu ise, Latin Irkları yahut Hıristiyanlık Dini mensupları arasından çıkan adamlar oluşturmaktadırlar. Bu sömürü düzeninin adamları içerisinde diğer din ve ırk mensupları arasından çıkma insanlar da vardır. Ne var ki bunlar azınlıktadırlar. Hatta, andığımız bu örgütlenmenin asli elemanları değil, sadece işbirlikçisi konumundadırlar. Durum aşağı yukarı böyledir hep de böyle olagelmiştir. Burada dikkat edilmesi gereken önemli husus şudur ki: Anılan ırk, millet, halk ve din mensuplarının ana çoğunluğunun bunlarla alakası yoktur!
Su halde “Küresel Sömürü Düzenin Adamları” tüm halklardan, ırk, din ve milletlerden ayrıktırlar. Kendilerini halkların üzerine efendi, hatta tanrı/ ilah koymuşlardır! Bunu dayata gelmişlerdir. Esasen bunların, bildiğimiz anlamdaki ve içinden çıkmış bulundukları halkların din ve milliyetleri ile de herhangi bir bağları yoktur. Onlar sadece bu türden kavramlarla kurumları kendi çıkarlarına göre örgütlü olarak kullanırlar.
İşte bunlardır ki: diğer insanları tarih boyunca köleleştire gelmişler, bugün de halklara vurdukları manevi zincirleri kullanmak suretiyle, kölelik düzenlerini daha katmerli olarak sürdürmektedirler. Dünya halklarını birbirinden ayırıp, onları birbirine kışkırtıp kırdıranlar da bu düzenin sahipleri, bu düzenin adamlarıdırlar. Bu durum iyi bilinmelidir!
Yukarıda değindiğimiz gibi, işin esasında bunların, bildiğimiz anlamda ırkları da dinleri de yoktur! Bunların dinleri, kendi kurdukları düzenleridir. Bu düzenleri ise modern  Firavunluk ve Nemrutluktan başkası değildir! Diğer halklar, ırklar, milletler, ve vs. din mensupları ise bu kimselerin, esirlerinden öte kullarıdırlar adeta!   
             Andığımız bu durum karşısında halk katmanlarının en temel sorunu, karşı tarafça  ve çıkarcılık da kullanılmak, yani halk katmanları çıkarcılaştırılmak suretiyle oluşturulan örgütsüzlük, dayanışmasızlık, kopukluk, yalnızlık, yalnızlaştırılmışlıktır! Bu hal köleliğin kırılmasına hizmet edemez. Tam aksine güçlendirir!
Öyleyse halk katmanları da örgütlü olmak durumundadır. Ne var ki bu örgütlülük, yukarıda yakındığımız küresel kapitalist düzenin ana örgütüne öykünüp imrenmiş günümüz sivil toplum örgütleri olmadığı gibi,  yine onlara öykünmüş halk katmanların yapacağı örgütlenmeler de değildir. Mevcut şartlar altında andığımız bu katmanların, mevcut İsrailiyat’la baş edebilme şansları yoktur. Özellikle basit dünyasal çıkarcılık zincirlerini kıramayanların hiç yoktur!
Buraya önemle eklemek isterim ki; Kuran'ı Kerim'in en çok cebelleşip savaştığı durum, işte tam bu durumdur! Yukarıda andığım olguları tersine çevirme mücadelesidir yani! Öyle ise halk katmanları olarak bizler, ortak insani değerler (İslam=barış kardeşliği) ve bulgular üzerinde buluşarak, birbirimize daha bir kenetlenmenin, bilinçlenip dayanışmanın yolunu bulmak durumundayız!
Kuran’ın bu mücadelesini gizleyerek, O’nun hükümlerini bu Kapitalist Din’in çıkarlarına uygun olacak şekilde yorumlayanlar iyi bilsinler ki; küfür içindedirler...! Çünkü küfür kelimesinin ana anlamı, halkın gerçekleri görmesini engellemekten başkası değildir! Sonuç olarak; yukarıda açıkladığımız ve aynı yönde açıklamaya devam edecek olduğumuz gerçeklikleri bilerek gizleyenler, Kuran tabiriyle ve büyük bir ihtimalle açıktan açığa kafirdirler…!
Bunu iyi bilin efendim!  
Devam edeceğiz; saygılarımla...!

Temmuz.2010
Av. Mehmet DURAN
         av.mehmetduran@hotmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder