B-Yesrib (Medine) Site Devleti (Medeni Devlet):
Yukarıdaki anlatılanlardan da anlaşılacağı üzere, sonradan medeni insanlar şehri demek anlamına gelecek olan “Medine” ismi ile şereflenen, Yesrip Şehri de öyle başıboş bir halk değildir. Fakat kozmopolit bir yapıya sahiptir. Toplumsal birliği sarsılmış, yeniden bütünlük sağlayamamıştı. İç karışıklıklar yaşıyordu. Devlet düzenleri, yöneticileri yetersizdi. Peygamber Efendimiz oraya hicret etmezden kısa bir süre önce, mevcut devlet başkanları yani kralları iç karışıklıklar nedeniyle istifa etmek zorunda kalmıştı. Devlet içindeki kavimler arasında; dinsel, kültürel ve ekonomik anlamda büyük farklılıklarla, çıkar çatışmaları mevcuttu. Yesrib kendi iç düzenini kurma uğraşı içindeydi. Hatta bu aşamada bir Yahudi’yi kral seçmek üzereydiler.
Peygamber Efendimizin anneleri, Amine Hatun Yesrib’lidir. Bu duruma göre Peygamber Efendimizin yarı Yesrib’li olduğunu hatırlamamız gerekecektir. Dolayısıyla Peygamber Efendimizin anne taraf akrabalarının çoğunluğu o sırada Yesrib’de yaşıyordu. Ayrıca Yesrib’de, daha önceden Mekke’den göç eden muhacirlerle birlikte, Peygamber efendimize biat etmiş yani tabi olmuş, ensar dediğimiz kişiler de vardı. Peygamber Efendimiz Yesrib Şehrine, işte kısaca değindiğim bu şartlar altında hicret etmiştir.
Peygamberimizin Yesrib’e Hicret’iyle birlikte, yukarıda andığım topluluklar homojen bir şekilde birleşmişlerdir. Bu birleşmeyle Yesrib’de yepyeni bir toplum ortaya çıkmıştır. Bu yeni toplum Yesrib’deki dengeleri, kendi lehlerine değiştirmiştir. Ortaya çıkan bu yeni toplum, biraz önce sözünü ettiğim Yahudi’nin kral seçilmesi planını bozmuş ve Yesrib’in yönetimini eline geçirmiştir. Doğal olarak başlarında, Peygamber Efendimiz bulunmuştur. Yani Yesrib Site Devletinin Başkanı Peygamber efendimiz olmuştur. Fakat bu devlet, yepyeni bir mahiyet, ve kuruluş arz etmiştir. Bu yeni oluşum sayesinde, Yesrib Site Devleti’nde dirlik, düzen sağlanmış oldu. Böylece adım – adım “medeni insanlar toplumu” demek olan, Medine Site Devleti inşa edilmeye başlandı..!
* * * * * * * * * * * *
İnşasına başlanan bu yeni devletin adı bence; “MEDENİ DEVLET’’tir. İşte Mekke Site Devletini yıkan, O’nu fethedip teslim alan devlet bu devlettir. Dikkat ediniz, çok bilinen ama dikkatlerden kaçan, kaçırılan çok ciddi bir husus söyleyeceğim şimdi ben burada!
Ne yazık ki bu Medeni Devlet, biraz önce azıcık olsun anlatmaya çalıştığım Mekke Site Devleti yöneticileri tarafından, siyasi ayak oyunları ve içten çökertme yöntemleriyle 30 yıl sonra yıkılmış, yerine Arap milliyetçisi, tutucu örfçü Emevi İmparatorluğu kurulmuştur.
Kurulan bu imparatorluk her ne kadar Müslüman halkı yönetmişse de Kuran’ın şiddetle karşı çıktığı Mekke Site Devleti örflerinin büyük bir çoğunluğunu yeniden canlandırmış, bidat, uydurma hadis vs. yollarla dinin içine dahil etmiştir. İşin en önemli ayağını Mızrak ucuna Kuran yazılı sayfaları takarak dini değerleri siyasette yoğun biçimde kullanmanın kapısını aralamış, hatta sonuna kadar açmış bir devlettir. Nitekim devletin kuruluşu dahi bu hile ve kullanı üzerine binadır. Bu devlet konu ettiğim bu yoldan giderek dinimizi müstakil bir kurum olmaktan çıkarmış ve devletin bir kurumu haline getirme kapısını açmıştır. Dinimize halkın afyonu olarak kullanılma vasfını sokup sokuşturmuştur. Kısaca andığım bu nedenlerle dinimiz ciddi bir kırılmaya uğramış, bu darbeyle büyük zararlar görmüştür.
İşin burası konunun bir başka cephesi olmakla birlikte yeri gelmişken bu kısa açıklamayı burada yapma gereği duydum. Çünkü kitabımız konuların hatta dinimizin ve laikliğin doğru algılanması, iyi anlaşılması ve vs. bakımlardan oldukça önemlidir ki bu konuyu ileride Allah nasip ederse çok daha ciddi olarak çalışacağız… Allah Hepimizin yardımcısı olsun.!
Ve yine güncel sonularımızın iyi kavranılıp, doğru çözüm bulunabilmesi bakımından buraya da hemen bir not eklemek isetirim ki; İslam’ın ve takipçileri olan Müslümanlar’ın laikle ilgili hiç bir sorunları yoktur ve olamaz da... Çünkü İslam olmanın özü, zaten laik olmayı da içinde barındırır. “Laiklik İslam’ın olmazsa olmazıdır.” Bu denenden dolayı ve işin özü itibariyle tarihin kaydettiği en laik devlet Peygamber Efendi’mizin kurmuş olduğu “Medeni Devlet’tir…!” Yoksa laiklik Avrupa’da falan ortaya çıkmış bir olgu değildir. Belki onların daha geç zamanlarda eriştikleri kavramsal bir bulgudur. Yine eklemek isterim ki, biraz önce de kısaca değindiğimiz gibi, tarihin kaydettiği en büyük irticai hareket, “Şirkçi Devlet” yönetici ve avanelerinin 30 yıl gibi kısa bir dönemde “Medeni Devleti” yıkmalarıyla oluşturdukları “Emevi kırnılmasıdır” ki, insanlık bu kırılmanın sancılarını hala yaşamaktadır. Bu konu çekinilmeden bilince getirilmeli ve toplumsal ve dinsel hayatımıza ona göre yön verme gayretine girişilmelidir. Yani bu konun üzeri bir güzel açılmalıdır. Yoksa bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da çözüm, tarihin tozlu sayfaları altında kalmaya mahkumdur.
Ve “İrtaca kavramını” ilk kez kullanan kullanan kişinin, bahsini ettiğimiz “Medeni Devletin” 2. devlet başkanı konumundaki 1. art gelen (halife-vekil) “Hz. Ebubekir” olduğu unutulmamalıdır. Buradan da anlaşılacağı üzere “irtica kavramının” tarihin kaydettiği, adını vasfından alan işte bu, en “Medeni Devlet’in, ve en medeni toplumunun düzeninden geriye dönüş hareketlerini ifade ettiği çok iyi bilinmelidir. Yoksa “İslam olmak” kesinlikle “irticacı olmak” anlamına gelmez; gelemez.! “İrticacı olanlar” tam tersine, İslam’ın zıddı olanlardır. İslam ise Adem’den beri var olandır.! Kimilerinin sandığı gibi “İslam”, sadece “Muhammedi dini” ifade etmez. “Muhammedi din” “İslamı’n” en son ve en mükemmel versiyonudur. Bu durum böyle bilinmeli ve çözüm bu merkezde aranmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder