15 Aralık 2010 Çarşamba

I- Frenci Bahri

       I- BANA FREN YAPMAYI TELKİN EDEN BİR
          DOSTUN BANA VE ÇALIŞMALARIMA BAKIŞI:

Yazar Mehmet DURAN hayata ve yaptığı işe ciddi bakan, mükemmeliyetçi, kendisiyle ve toplumla barışık, insanı sever, demokrasiye bağlı, iyi bir eğitimci, dürüst bir avukat, sevgisi ve dostlarına olan bağlılığı, kelimelere sığmayan değerli bir kişiliktir. Öğretmenlik mesleğine başladığım yıl kendisini tanımıştım. Öğrencilerin ve iş arkadaşlarının bütün meselelerini kendisine dert edinen, yapılan işin en güzel olmasını amaçlayan, bir insan!…
            Yazmış olduğu eseri ham haliyle okuduğumda; çarpıcı bakışı, akıcı üslubuyla beni etkiledi. İçinden gelenleri yaşadığı hayat hamuru ile yoğurmuş, bunları, okuduğu eserlerden etkilendikleriyle, öğrendikleriyle, öğrencilerine ve çevresindekilere öğrettikleriyle beslemiş ve yazmış.
            O öğretmenliği “ çok sevdiğini” söylemesine rağmen kendini hep ”vasat bir öğretmen”, “avukatlıktan pek hoşlanmadığını” belirterek “yine de hukukçuluk yanının, öğretmenlik yanından daha başarılı” olduğunu tanımlasa da hep iyi bir öğretmen olmuştur.
            Mehmet Duran hiçbir zaman hiçbir şeye taraf olmamış, olamamıştır. O sadece hak bildiği ile haklı bildiğinin tarafı olmuştur. Kimseyi dışlamamış ancak kendisini dışlayanlara tepki vermekte gecikmemiştir.
            Şimdi ise bu kitapla, aynı iş ve işlevleri görmeye çabalamıştır.
            Toplumsal çürümenin hayatımızın bütün alanlarında kendisini göstermekte olması karşısında, kendisi bazı alanları dikkate alarak, o alanların düzenleyicilerine ve “çürütücülere” mesaj verme, çözüme katkı yapma gayreti içinde…
            Halbuki hepimiz her gün o kadar farklı çürümelerle karşılaşıyoruz ki bunları görmezden gelip geçiyoruz. Belki de “Böyle gelmiş, böyle gider.” diyebiliyoruz.
            Yazarımız hem avukat, hem de aynı zamanda emekli öğretmendir. Pek ala avukatlığını yapar, emeklilik yıllarını var olan imkanları içerisinde suya sabuna dokunmadan geçirebilirdi. Ama öyle bir suya sabuna dokunmuş ki, belki de kendisini anlamayanların, anlamak istemeyenlerin, işine gelmeyenlerin çok hışmını çekecek kendi üstüne!...
            Kendisini yanlış anlaşılabileceği ve bu nedenle dikkatli olması konusunda önerilerde bulundum.
            Ancak O, sanırım ki insanları, “Olaylara böyle de bakılabilir mi.?” diye düşünmeye yöneltmiş. Kimseyi kırmak, üzmek, yargılamak gibi bir niyet taşımadığı, kimsenin adamı veya rakibi olarak görünmeyi düşünmediği apaçık ortada… Ne var ki bunu yaparken bazı şeylerin tam da bam teline basmış. Bunu, “Acaba insanlara faydalı olabilir miyim?” düşüncesiyle yapmış. Umarım ki çalışması  doğru anlaşılır ve umduğu toplumsal faydayı sağlar...!
            Öğretmenliğe ilk başladığım yıl, yani Bozkır’ın Taşbaşı Köyü İlkokulu’nd, kendisiyle çalışmak nasip oldu bana ve öğretmenlik stajımı O, okulumuzun müdürüyken O’nun yanında yaptım.
            Kendisini o zaman,yani ta 30 yıl önceden tanıdığım da nasıl bulduysam, kitabını da kesinlikle öylece buldum. Meslek hayatımda ve dünyaya bakışımda O’nu kendime hep model almışımdır. Çünkü O yaptığı hiçbir işin sonucundan çekinmez, cesurdur!
            Sayın hocam; Yazarlık belki ayrı bir meslek alanıdır.Demek isterim ki; belki doğal yada yalın halde yazmak bir yazma sanatı içine girmez…! Yine de  bilemiyorum. Elbet buradaki takdir ve sorumluluk size aittir.
            Sonuç olarak ben, bu kitap çalışmanda sözünü ettiğin türden birikimlerini insanlarla çekinmeden ve yüreklice paylaşma cesareti göstermeni kutlarım.


                                                           Bahri Duran GÖKDENİZ
                                                            İlköğretim Müfettişi


            KARDEŞİM BAHRİ;
        1979’un güzüydü. Konya, Bozkır Taşbaşı’ndaydık… Okullar açıldı, açılacaktı… “Köyle yeni bir öğretmen geliyormuş.” dediler, Ben de motosikletimle gidip aldım O’nu, Hadim Yolu’ndan.
        Pırıl pırıl, yeni mezun bir öğretmendi…
        Bindirdim motosikletin arkasına,
        Alıp getirdim okul odasına.
        Çabucak kaynaştık keratayla.
        Bundan sonra motosikletin arkasından inmedi bir daha… Bir yıl birlikte çalıştık ama ne çilelerini çektim keratanın…
        O zamanın paylaşımını o kadar yoğun yaşamışız ki, hayat kadar çok görünüyor bu günden bakınca…!
        Çalışkan bir genç, başarılı bir öğretmen….
        Okulda daha tecrübeli öğretmenler olmasına rağmen okul müdürlüğünü ona teslim edip ayrıldım Ora’dan.
        Nitekim yanılmamışım hakkında…
        Tez elden tuttu İlköğretim Müfettişliğinin yolunu…! Yıllardır sürdürüyoruz o günlerin dostluğunu…
        Durum böyle olunca elinizdeki kitap çalışmaları henüz taslak halindeyken kendisiyle paylaştım. Düşüncelerini alıp çalışmayı bir çok açıdan test etmek istedim. Kendisi sağ olsun; yakînen ilgilendi…
        Aslında yazılarımı çok beğendi…!
        Fakat hakkımda bir hayli “pirelendi…(!)”
        Yukarıdaki yazısında da görüldüğü gibi;
        Beni bir hayli frenledi…(!) Baktım fren tutacak;
        Doğruca gittim “gaz” almaya…(!)
        Yani Hüseyin Ercüment’i aramaya…
        Bahri kardeşim; sen boş ver freni gazı…
        Başına gelecek olanlara Ağabeyin dünden razı…!
        Tüm içtenliğimle söylüyorum ki; varlığın, dostluğun ve bana verdiğin değer için binlerle sağ ol.
        Benim güzel kardeşim Bahri…! Allah’ın selam, bereket ve rahmeti öncelikle sen ve ailenin, sonra da hepimizin üzerine olsun...! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder