SOSYAL GÜVENLİK KURUMU
VE HALKIMIZA ÖNERİLER!
Gazetemizin 03.12.2009 tarihli nüshasının manşet haberi “Anlaştık boşandık maaşı kaptık” şeklindeydi. Haber içeriğinde özetle; müşterek haneyi terk etmedikleri halde muvazaalı, yani anlaşmalı boşanarak (!) anne ve babalarından maaş alanlara ve bunun yanlışlığına işaret ediliyor, Sosyal Güvenlik Kurumu Torbalı İlçesi Şube Müdürlüğünün bu konudaki çalışmaları anlatılıyordu. Bu şekilde maaş aldığı tesbit edilenlerden, aldıkları paraların yasal faiziyle birlikte tahsili yoluna gidildiği, diğerlerinin de tesbiti ve paraların geri alınabilmesi için çalışmalar yapıldığı, bu şekildeki boşanmaların mahkemeler üzerinden takibe alınarak, birlikte yaşayıp yaşamadıklarının araştırılacağı belirtilmekte, hatta böylesi kimselerin vatandaşlarca ilgililere ihbar edilme isteği dillendiriliyordu.
Öncelikle bu haberi, habercileri, kurum ilgilileri ile onlara yardımcı olanların bu çalışmasını yürekten kutlayarak desteklediğimi belirtmek isterim! Ancak bir kısım eleştiri ve önerilerim olacaktır. Bu anlamda hemen belirteyim ki; insanlarımız yaygın bir biçimde, hatta kesinlikle “muhbir” olarak kullanılmamalıdır. Bunun mahsurlarına fazlaca girmeden hemen belirteyim ki; bu hal bize “Batı’dan” devşirmedir ve olumsuz sonuçları vardır! Ancak böylesi kimselerin ilgililere bildirilmesi elbet bir vatandaşlık, hatta insanlık görevidir! Asıl önemli konu, kullandığımız kavramlardaki karmaşanın yol açtığı gerçeği göremeyiş olgumuzdur. Öyleyse haber içeriğinde sözü edilen kavramları biraz olsun açıklayalım ki mesele daha iyi anlaşılsın:
Anlaşmalı Boşanmak: Bitmesi gereken evliliklerin bir kısım nedenlerle yıllar boyu bitirilemeyen evliliklerin toplumda oluşturduğu yaralara merhem diye düşünülen çarelerden biri olarak Medeni Kanun’umuza sonradan girmiş bir kavramdır ve yasal bir uygulamadır. Genellikle tanıksız olarak, evlilikleri bir yılı tamamlamış olan karı-kocanın, pardon eşlerin, açtıkları boşanma davasının duruşmasına, bizzat kendileri yetkili ve görevli Hakimin karşısına gelerek, hür iradeleriyle ve özetle: ”birbirleriyle olan uyumsuzluklarından ve geçinemiyor olduklarını, boşanmak istediklerini” beyan etmeleri, taraf iradeleri ve beyanlarının samimi olduğuna inanan Yargıcın da boşanma kararı vermesiyle oluşan hukuki bir durumdur.
Muvazaa: Asıl yapılmak istenilen hukuki işlem saklanarak, onu gizleyici, örtücü ama aynı sonucu sağlayıcı bir başka hukuki işlem yapmaktır kısaca. Örnek olarak; “faraza bağış yaptığın bir taşınmazın tapudaki devir ve tescilini satış biçiminde yapmaktır!” denebilir
Muvazaalı Boşanmak: Naçizane kanaatim odur ki; boşanmak boşanmaktır! Ve bu kavram, anlaşmalı boşanmayla eş, eşit yada alternatif anlamda bir kavram değildir. Ancak yine de fazla ısrarcı olmayacağım bu konuda. Belki de bu türden boşanmaların muvazaa nedeniyle iptali yoluna da gidilebilirdir! Bu tartışılması gereken bir konudur. Bu ve benzeri yanal hususlarda, yani “Nikahlarından Yozanlar” hakkında, İçişleri Bakanlığı ile bağılısı, Nüfus İşleri Genel Müdürlüğü ve Adalet Bakanlığı ile Cumhuriyet Başsavcılıklarımızın da birer çalışma başlatma gereği ortadadır.
Ancak benim kanaatim odur ki; “Nikahın Tescili” dinimizce de şarttır. Bu hususu da konunun uzmanlarına bırakıyorum. Yine de belirmeliyim ki; bu hususta ben, adı “Nikâh Yozgunları” olan müstakil bir kitap çalışması yaptım. Haberde verilen konuyu detaylıca çalıştım. Konu kitabım henüz taslak halinde iken, bilgisayar çıktılarını, doküman halinde dosyalayıp içlerine de kişiye özel birer mektup koymak suretiyle; değerli bir Milletvekilimizin birisinden istirham ederek, O’nun eliyle ve doğrudan doğruya; Devletimizin önemli bir kısım makamlarına iletilmesini dilemiştim. Kendilerine tekrar-tekrar müteşekkirim ki, bu dileğimi yerine getirmiş ben de işin takipçisi olmuştum. Mektup içeriğinde kendilerine ve kendilerinden; Bu çalışmanın yakında kitap halinde piyasaya verileceğini belirtilerek, bu çalışmada bahsi geçen, yakınılan konularla ilgili kendilerince görev edinecekleri ya da düzeltmemi isteyecekleri, önerecekleri husus/ hususlar varsa gereğini arz etmiştim. Anılan makamların hemen hemen hepsinden dönüşler olmuştu şahsıma. Özellikle sâbık/ önceleriki Aileden Sorumlu Devlet, şimdiki Milli Eğitim Bakanımız Sayın Nimet ÇUBUKÇU, “Teşekkürleri” ile birlikte, “göndermiş olduğum dokümanların, ilgili Genel Müdürlüklere, gerekli çalışmaların başlatılması talimatıyla birlikte gönderildiğini, işin gereğinin yapılacağını” belirtmişti.
Gerçekten de söz yerine vardı, devletimizin ilgilileri, birçok eksikliğe rağmen gerekli çalışmayı büyük bir kararlılık ve hızla başlattı. Belki bu çalışmalardan birisi; “İmam nikâhının” arkasına saklanarak, “tescilli (asıl) nikâhlarından yozanların/ tescilli nikâhlarını, bilerek bozanların”, devletimizin kasasına musallat olmalarının önüne geçme çalışmalarıdır. Sanırım habere konu olay, andığım bu hususun bir yansıması olsa gerektir. Ne var ki yapılan çalışmalar yetersizdir.
Bu cümleden olarak hatırlatmak isterim ki; en azından gayri etik davranan bu türden kişiler hakkında sırf anlaşmalı boşanmaların takibe alınması yetmez. Halen evli olmadığı halde eski kocaları, ana veya babalarından maaş alanların da karı-koca hayatı yaşamaya başlamaları takibe alınmalıdır. Belki de bu konuda yasal düzenlemelerin yapılması da gereklidir. Yine aynı türden boşanma yapan kimselerin, aynı zamanda sade ve safiyane vatandaşlarımızı soymalarının önlenmesi hususunda da çalışılmalıdır! Konunun sosyoekonomik, sosyokültürel, eğitimsel ve sair yönleri üzerinde çalışmalar yapılması gereği ise son derece açıktır.
Tertemiz, huzurlu ve mutlu hayatlar bizlerin olsun efendim!
Aralık.2009
Av. Mehmet DURAN
Av.mehmetduran@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder